La La Hu!

Zaman Gazetesi yazarı Abdullah Aymaz’ın dergimizdeki bir haberle ilgili olarak 13.06.2004 tarihinde yayınladığı köşe yazısı…

Sebahattin Çelebi’nin neşrettiği Platform dergisinde Dede Efendi’nin Alman torunu başlıklı bir yazı görmüştüm ve çok dikkatimi çekmişti. Yazının anonsunda “Bu hikâye sıradışı bir hikâye… İlk dinlediği andan itibaren klasik Türk müziğine hayran olan ve büyük bir özveriyle bu tutkusunu Türkçe öğrenmeyle pekiştiren Wolfgang Schneider adlı bir Alman müzisyenin Dede Efendi’den Cemal Reşit Rey’e kadar uzanan ilginç serüvenini sizler için derledik” deniyordu.

Bu serüveni okudum, ardından da görüşme imkânımız oldu. Evine ziyarete gittim. Evin salonunda piyanosu var. Duvarın birisinde (17 Mayıs–15 Haziran 2001) tarihlerinde Frankfurt’ta sergilenen Sakıp Sabancı Müzesi’nin tanıtım posteri var ve enfes bir Osmanlı hattı ile yazılmış koskocaman bir tuğra var. Bir duvara Türkiye’den getirilmiş bir halı asılmış. Başka bir duvarda da 23 Mayıs–20 Ekim 1996 tarihleri arasında sergilenmiş Kuveyt’in Hazineleri isimli İslam sanat eserlerinin tanıtım posteri var. Franfurt, Museum für Kunsthandwerk’te sergilenen eserlerin bu tanıtım afişinde, resim yapan başı sarıklı kibar Doğu insanının resmi var. Bu resmin de El– Sabah Koleksiyonu’ndan alındığı yazılı…

Wolfgang Schneider bize Doğu ve Batı arasında müzikli yolculuklar ile ilgili hazırlanmış afişi gösteriyor. Bunu kendisi icra etmiş. Cemâl Reşit Rey’in 100. yılı dolayısıyla ondan, Claude Debussy ve Frederic Chopin’den bazı eserleri seslendirmiş. Alman ve Türklerin müşterek olarak dinlemeye geldikleri bu program, 5 Mart 2004’te Mainz’de, 3 Nisan 2004’te Giessen’de, 14 Mayıs 2004’te ise Frankfurt’ta gerçekleşmiş. Programda Yürük Zeybek Havası, Ağır Zeybek Havası, Mandıra Havası gibi parçaları var…

W. Schneider, sekiz yaşında müziğe başlamış. Türk musikisini ilk duyduğunda Çok hoş! demiş. İstanbul’a gelince Türk musikisinin sesinin içinde bir şeyleri canlandırdığını fark etmiş ve önüne gelen kaset ve CD’leri almış. Fakat Türk dili de ilgisini çekmiş: Gözlerin, gözlerin sözleri çok karşıma çıkıyordu. Lûgatlarda ise sadece ‘göz’ün karşılığı vardı. Sonra dili öğrenmem gerektiğine karar verdim… O dönem konservatuarda imtihanlarım vardı. Oldukça büyük bir stres altındaydım. Türk müziği beni çok rahatlattı. Başka bir dünyaya girdim. Elime Türkçe gramer kitabı aldım… Türk edebiyatı ile ilgilenmeye başladım. diyor.

Piyanistliğin yanında müzik öğretmeni olan W. Schneider, bizimle hep Türkçe konuştu. Çok güzel konuşuyor, hem de yazıyor.

Avusturyalı müzisyen Heinrich Isaac 19. yüzyılda ‘Lâ Lâ Hû!’ diye bir parça bestelemiş. Birkaç nesil bunu çözememiş. Sonra bunun İslam tasavvufunda bir zikirden alındığını tespit etmişler. Kilisede çalınıyor. Özel bir müzik ilgi çekiyor. Müzik bilginleri bağlantıyı kurunca mesele aydınlandı. Bizim (Batı) müziğimiz çok gürültülü halbuki İslam tasavvuf musikisi sâkin, cana yakın… Ben Saksonyalı Bach’ın parçalarını dinlerken de duygulanırım. Çünkü, derinlik var. Ama daha mütevazı ve gürültülü yapılmadan sessizce icra edilen Doğu tasavvuf musikisi benim daha çok hoşuma gidiyor… diyen W. Schneider, 19. yüzyılda Hafız’ın Divan’ından enfes tercümeler yapan ve onlara özenerek Doğu Gülleri isimli bir kitap yazan Friedrich Rückert’i çok takdir ediyor.

Bir Goethe hayranı olan W. Schneider, O, bir Kur’an hayranı, şiirlerinde Kur’an’dan çok alıntılar var. diyor…

Doğu’dan Batı’ya çok şeyler geçtiğini ifade eden Schneider Mesela ud, İspanya’dan (yani Endülüs’ten) gelme. Fransa’da leluth, Almanya’da da laute olmuş. diyor.

Kendisine Dede Efendi’nin Alman torunu denmesinden son derece mutlu olan Schneider, Cem Behar’ı okudum. Osmanlı müzik tekniği ile derinden tanışma imkânı buldum. Türk sanat müziği çok ifadeli, mânâlı bir müzik. Osmanlı müziğinde çoğu zaman yoğun bir ifade görüyorum. Zaten müziğe bir ürün gibi bakmak doğru değil. Yozlaşmanın önüne geçmek lazım. diyor.

Dilimize ve müziğimize hayran bu geleceği parlak mütevâzı müzisyenle sohbetimizi bitirip ayrılırken, kendimizle ilgili öğrendiğimiz yeni bilgilerin mutluluğunu da, beraberimizde getiriyorduk.

13.06.2004

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *